Educational Sites in the Middle Ages of Anatolia: Samples of Seljuk
Madrasas and Hospitals
Nermin Şaman Doğan*
ÖZ: Anadolu Selçuklu döneminde siyasi, sosyal ve kültürel açıdan Konya, Kayseri ve Sivas en önemli
kentlerdir. Konya, Kayseri, Sivas, Erzurum, Kırşehir, Amasya ve Tokat gibi merkezlerde çok sayıda askeri, dini ve
sivil/sosyal yapı inşa edilmiştir. Sivil yapılar içinde eğitim-öğretim ve sağlık yapıları olan medreseler yerleşim
merkezlerinin en anıtsal örnekleridir. Üniversite düzeyindeki eğitim kurumları olan medreseler dönemin
hükümdarları, vezirleri, devlet adamları ya da ailesi (eşi, kızı, kız kardeşi vb.) tarafından inşa edilmiştir. Ekonomik
gücü iyi olan halktan kişiler de medrese yaptırarak eğitime katkı sağlamışlardır. Kentlerdeki medrese sayısının
çokluğu/çeşitliliği, bilgi birikiminin artmasına ve eğitim düzeyinin yüksekliğine işaret etmektedir. Medreseler ile aynı
planda kurgulanan darüşşifalar/hastaneler, bazı örneklerde tıp medresesi ile bitişik ya da iki işlevi (eğitim-hastane)
birlikte üstlenmektedir. Medreselerdeki eğitim dini ve pozitif bilimler olarak ayrılmaktadır. İslam dünyasında ve
Ortaçağ Anadolu’sunda medreselerin tümü vakıflar yoluyla finanse edilmişlerdir. Bu bağlamda kuruluş ve işleyiş
açısından günümüzün vakıf üniversiteleri ile benzerlik kurulabilir. Medreselerin kitabeleri ile vakfiyeleri yapıların
konumu ve çevresi, eğitim türü, öğrenci ve eğiticilerin nitelikleri hakkında bilgiler vermektedir.
Anahtar Sözcükler: Anadolu, Selçuklu, Eğitim, Medrese, Darüşşifa/Hastane
ABSTRACT: Konya, Kayseri and Sivas are the most important cities in Anatolian Seljuks period with respect
to political, social, and culture. Numerous military, religious, and civil buildings were constructed in such centers as
Konya, Kayseri, Sivas, Erzurum, Kırşehir, Amasya, and Tokat. The madrasas that have Education-Instruction and
Health Institutions in the civil architecture are the most striking monumental samples of the settlement centers. The
madrasas that are the educational institutions at tertiary level were constructed by sultans, viziers, and statesmen of the
era. The fact that the number and the variety of madrasas in the cities indicate the accumulation of knowledge and the
level of education. The hospitals designed the same way as madrasas are either next to medicine madrasas or take over
the two duties (education-hospital) together. The education in madrasas varies in religious and positive science
perspectives. All of the madrasas were financed by endowed charities in Islamic world and in Anatolia in the middle
age. Within this concept, it is similar to funded universities nowadays. The inscriptions and endowments of madrasas
reflect the status and the environment of the buildings, education type, qualities of students and educators.
Keywords: Anatolia, Seljuks, Education, Madrasas, Hospital.
GİRİŞ
Anadolu’da 1071 Malazgirt Savaşı zaferiyle Türkleşme- İslamlaşma süreci başlamış,
öncelikle fethedilen kentlerin imarına yönelerek yeni bir kimlik kazandırılmaya çalışılmıştır.
Selçuklular 12. yüzyılın ortalarından itibaren fethedilen yerleşimlerde gereksinim duyulan
askeri, dini ve sosyal işlevli yapıların inşasıyla bayındırlık faaliyetlerini yürütmüştür. Kentlerde
fethi izleyen ilk yıllarda güvenlik nedeniyle öncelikle kalenin/sur duvarlarının ve burçlarının
yapımı- onarımı, yönetimle ile ilişkili sarayın ve ibadet için bir caminin yapılması öncelenmiştir
(İbn Bibi, 1996a).
Ortaçağ Anadolu’sunda Selçuklu ve Beylikler döneminin eğitim- öğretim kurumları
camiler, tekke ve zaviyeler ile medreseler olarak üç grupta incelenebilir (Aktaş Yasa, 2002;
Ünan, 2006). Medreseleri konu alan çalışmamızda, Konya, Kayseri ve Sivas şehirlerinden altı
örnek (ikisi darüşşifa/hastane) seçilerek, özellikle kitabe ve vakfiye gibi dönem kaynakları
- Doç. Dr., Hacettepe Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sanat Tarihi Bölümü, e. posta: nerminsd@hacettepe.edu.tr
430 Nermin Şaman Doğan
(birinci el kaynaklar) üzerinden okumalar yapılacak, dönemin eğitim anlayışı belirlenmeye
çalışılacaktır.
Kuruluş ve yükselme sürecinde ivme kazanan kentlerin imarı/yapıların inşasıyla birçok
kurumun geliştiği gözlenmektedir. Selçukluların eğitim ve sağlık yapıları çoğunlukla kentlerdeki
halkın yaşam alanında, ticaret dokusunun içinde bulunmaktadır. Yerleşim merkezlerinin
özelliklerine göre (başkent vb.) eğitim yapılarının yeri, boyutu, sayısı, türü ve işlevleri
değişebilmektedir. Selçuklu döneminde, ilkokul düzeyindeki mektepler ile çok sayıda üniversite
seviyesinde medreseler vardır. Mekteplerin çoğu günümüze ulaşmamıştır. Buna karşın, çok iyi
durumda olan medreseler şehirlerin en anıtsal yapılarıdır.
Selçuklu döneminde, eğitim ve sağlık yapılarının ilk örnekleri Anadolu dışındaki İslam
coğrafyasında görülür. Medreselerin ilk örneklerinin Gazneliler (963-1187), daha sonra Büyük
Selçuklu (1040-1157) döneminde Sultan Melikşah’ın veziri Nizamü’l- Mülk tarafından 1067
yılında yaptırıldığı kabul edilmektedir (Baltacı, 1976; Sayılı, 1948; Kuran, 1969). Kaynaklarda
Bağdat’taki Nizamiye Medresesi’nde yeni bir müderrisin ilk dersi için törenler düzenlendiği,
devrin ileri gelen devlet adamları, şairleri, bilginleri, sanatçıları ile bazen de halifenin katıldığı
ve müderrisi öven konuşmaların yapıldığı anlatılmaktadır (Kuran, 1969; Spuler, 1988).
Anadolu’daki medreselerin ilk örnekleri Artuklu ve Danişmentli kültür çevrelerinde
karşımıza çıkmaktadır (Kuran, 1969; Altun, 1978). Artuklular Diyarbakır, Harput, Mardin, Urfa,
Danişmentliler Amasya, Çorum, Kırşehir, Malatya, Niksar, Sivas, Tokat, gibi merkezlerde
hâkimdir. Bir başka deyişle, Artuklular Güneydoğu Anadolu, Danişmentliler Orta, Doğu ve
kısmen Karadeniz bölgelerinde yerleşmiştir. Coğrafyanın farklılığı medreselerin plan şemalarını
da etkilemiştir. Türkiye’nin en sıcak kentleri olan Diyarbakır, Mardin ve çevresindeki
medreselerde açık ve büyük bir avlu tercih edilirken, Tokat, Niksar ve Konya gibi merkezlerde
karasal iklimin yaşanması nedeniyle bazı medreselerde avluların üzeri kapatılmıştır.
İslam dünyasında ve Ortaçağ Anadolu’sunda medreselerin tüm ihtiyaçları vakıflar
tarafından karşılanmaktadır. Medreselerin işleyişi tüzük niteliğinde düzenlenen vakfiyelerle
belirli bir kurala bağlanmıştır (Kuran, 1969; Ünan, 2006; Yüksel, 2006)). Bu bağlamda
medreseler ile günümüzde yaygınlaşan özel/vakıf üniversiteleri arasında paralellik kurmak
mümkündür. Özgün bilgiler içeren vakfiyelerden bazıları yayımlanmış, bazıları Vakıflar Genel
Müdürlüğü’nün Arşivi’nde yer almakta, bazıları ise günümüze ulaşmamıştır. Vakfiyeler medrese
eğitimi ve işleyişi, eğitim programları, öğrenci sayısı, öğrenim süresi, öğretim kadrosu, diğer
görevliler, personelin ücreti/maaşları, tüketilen gıda maddeleri, vakfın gelirleri ve geleceği
hakkında bilgi vermektedir. Medreseyi yaptıran baninin (sultan/vezir/diğer devlet adamları)
inançları ve dünya görüşü medresenin müderrisi ile eğitim alacak öğrencilerin seçiminde
etkilidir. Selçuklu medreselerinde çoğunlukla Hanefî mezhebinden müderris ve öğrenciler tercih
edilmiş, özellikle de müderris ve muidin Hanefî mezhebinden olması konusunda katı
davranıldığı gözlenmektedir (Kuran,1969; Aktaş Yasa, 2002; Ünan, 2006).
Anadolu Selçuklu medreselerinde bir alanda ihtisaslaşma gözlenmektedir. Medreseler
ihtisas konularına göre “darülhadis”, “darülkurra”, “darülhüffaz” gibi çeşitli dini eğitimler
vermektedir. Ayrıca mantık, felsefe, fıkıh, kozmoloji, astronomi, matematik, geometri, cebir ve
kimya eğitimi de önem taşımaktadır (Fazlıoğlu, 2001). Özellikle Selçuklu Anadolu’sunda hadis
ve fıkıh medreselerinin yaygın olduğunu günümüze ulaşan yapılar göstermektedir. Sağlık ve
eğitim yapıları içinde tıp medreseleri ve darüşşifalar/hastaneler önemli bir gruptur. Teorik ve
uygulamalı eğitimin bir arada verildiği bazı darüşşifalar, hastane ve tıp medresesi işlevini
birlikte yürütmüşlerdir. Az sayıdaki örnekte ise tıp medreseleri ile hastaneler bitişik yapılarak iki
işlevin bütünleştirilmesi sağlanmıştır.
Selçukluların bilinçli bir eğitim politikası izledikleri, dönemin sultan ve diğer devlet
adamlarının donanımlı olduğu, iyi bir eğitim aldıkları anlaşılmaktadır. Özellikle Sünni İslâm
Ortaçağ’da Anadolu’nun Eğitim Mekânları: Selçuklu Medreseleri- Darüşşifalarından Örnekler
431
anlayışının öğreticisi ve yayıcısı olan medreseler devletin çeşitli kademelerinde görev yapacak
yönetici sınıfa elemanlar yetiştirmiştir (Ünan, 2006). Medreselerde özellikle yoksul ve başarılı
öğrencilerin eğitilmesi ve topluma kazandırılması, bilgili din adamlarının yetiştirilmesi, bilgin ve
yetkin/uzman kişilerin görevlendirilmesi amaçlanmıştır. Çoğunlukla medrese eğitimini
tamamlayan bu kişiler çeşitli konularda topluma rehberlik etmiştir.
Çalışmamızda Konya’daki Şemseddin Altun Aba, Sırçalı ve Karatay medreseleri,
Kayseri’deki Gevher Nesibe Darüşşifası ve Tıp Medresesi, Sivas’taki I. İzzeddin Keykavus
Darüşşifası/Tıp Medresesi ile Gök Medrese örnek olarak seçilmiştir. İncelenen medreselerin
çoğunun kitabe ve vakfiyelerinin bulunması dönemin eğitim politikası ile yükseköğretimine
ilişkin bilgi edinmemizi sağlamıştır. Medrese vakfiyelerinin bazıları ayrıntılı, bazıları ise
sınırlı/çok az bilgiler içermektedir. Bugüne kadar medreselerin mimarisini inceleyen birçok
çalışmanın olması nedeniyle, bu araştırmada medreselerdeki eğitim anlayışı özellikle yapıların
kitabeleri, vakfiyeleri ile diğer kaynaklar üzerinden okunarak, dönemin siyasi, sosyal ve kültürel
yaşamına katkıları tartışılacaktır.
- ANADOLU SELÇUKLU MEDRESELERİ ve DARÜŞŞİFALARINDAN
ÖRNEKLER
Anadolu Selçuklu döneminde, başkent Konya ile Kayseri ve Sivas kentlerinden günümüze
ulaşan oldukça anıtsal boyutlarda medreseler ile darüşşifalar bulunmaktadır. Tablo 1 de
görüldüğü gibi Selçuklu sultanlarından I. Gıyaseddin Keyhüsrev, Kayseri’deki Gevher Nesibe
Darüşşifası/Hastanesi ve Tıp Medresesi’ni, oğlu I. İzzeddin Keykavus ise Sivas’taki Keykavus
Darüşşifası’nı inşa ettirmiştir. Selçuklu vezirlerinden Celaleddin Karatay, Konya Karatay, Sahip
Ata Fahreddin Ali Sivas Gök Medrese, Sipehsalar/Ordu komutanı/Çaşniğir ve Atabeylik gibi
görevlerde bulunan Şemseddin Altun Aba Konya Şemseddin Altun Aba, Lala Bedreddin Muslih
ise Konya Sırçalı medreselerini yaptırmıştır (Kuran, 1969; Sözen, 1972; Tuncer, 1986; Sönmez,
1989; Cantay,1992). Örnekler incelendiğinde darüşşifası/hastanesi olan medreselerin dönemin
sultanı/hükümdarı, bir başka deyişle yöneticisi tarafından yaptırıldığı gözlenmektedir.
Kanımızca, Selçuklu kervansaraylarında olduğu gibi, halkın gereksinim duyduğu, kullanıcısı çok
ve çeşitli olan hastanelerin/hayır kurumlarının inşasını sultanların üstlenmesi çok önemli bir
prestij göstergesidir. Dönemin büyük boyutlu medreseleri ise vezirler ve diğer devlet adamları
tarafından yaptırılmıştır. Bu bölümde Tablo 1 de verilen medrese- darüşşifa örnekleri incelenip,
dönemin eğitim anlayışı tartışılacaktır.
Tablo 1: Konya- Kayseri- Sivas’tan Seçilen Selçuklu Medrese ve Darüşşifaları
Yapının
Yeri
Yapının
Adı
Tarihi Bani/
Yaptıran
Baninin
Görevi
Unvanı
Sanatçı Planı Eğitim Türü
Konya
Şemseddin Altun
Aba/İplikçi
Medresesi
1201-
1202
Şemseddin
Altun Aba
Sipehsalar
Atabey
Açık
Avlulu
Kayseri
Çifte/ Gevher
Nesibe MedreseDarüşşifası
1205 I. Gıyaseddin
Keyhüsrev
Sultan – Açık
avlulu, dört
eyvanlı
Tıp
MedresesiHastane
Sivas Keykavus
Darüşşifası
1217-
1219 I.İzzeddin
Keykavus
Sultan
Açık
avlulu, dört
eyvanlı
Tıp
MedresesiHastane
Konya Sırçalı
Medrese
1242 Bedreddin
Muslih
Lala/
Atabey
Tuslu
Osman
Oğlu
Mehmed
Açık
avlulu, iki
eyvanlı, iki
katlı
Fıkıh
Medresesi
Konya Karatay
Medresesi
1251-
1252
Celaleddin
Karatay Vezir
- Kapalı
avlulu, tek
eyvanlı
Fıkıh
Medresesi
Sivas Gök Medrese 1271
Sahip Ata
Fahreddin Ali Vezir
Kaluyan El
Konevi
Açık
avlulu, dört
eyvanlı
Fıkıh
Medrese
432 Nermin Şaman Doğan
2.1. Konya Şemseddin Altun Aba/İplikçi Medresesi
Şemseddin Altun Aba Medresesi, Selçuklu döneminde Konya’nın ticaret dokusu içinde,
bugünkü Alaeddin Caddesi’nin üzerinde, Kürkçü Mahallesi’nde yer alır.
Büyük ölçüde yıkılmış olan medrese Şemseddin Altun Aba ya da İplikçi Camii’nin
güneyine bitişik yapılmıştır. Medrese, 598 H./1202 M. tarihli vakfiyesine göre II. Kılıç Arslan
döneminde (1155-1192), Şemseddin Altun Aba tarafından inşa edilmiştir (Turan, 1947; Kuran,
1969; Sözen, 1972; Konyalı, 2007). Cami ve medresenin banisi/yaptıranı Şemseddin Altun Aba,
sipensalar/ordu komutanı ve çaşnigirlik, daha sonra I. Alaeddin Keykubad (1220-1237)
döneminde ise Atabey olarak görev yapmıştır (Turan, 1984; İbn Bibi, 1996a). Medresenin 1202
yılında Selçuklu Sultanı II. Rükneddin Süleyman Şah (1196-1204) zamanında düzenlenen
vakfiyesi dönemin medrese eğitimine yönelik bilgiler içermektedir.
Vakfiyesine göre medresede Necibeddin Ayaz mütevelli, kölesi Rûzbeh eş-Şemsî nazır
olarak görev yapmaktadır (Tablo 2). 38 öğrencinin okuduğu medresede ileri düzeyde 3, orta
derecede 15, başlangıç düzeyinde 20 öğrenci vardır. Medresede okuyan öğrencilerin Hanefî ve
Şafiî mezhebinden olabileceği belirtilmiştir. Eğitimin 5 yıl olduğu, 5 yılın sonunda eğitimine
devam etmeyen, yetenek gösteremeyen, başarısız olan öğrencilerin medreseden atılmaları söz
konusudur. Öğretim kadrosundaki müderris ve muidin ile din görevlilerinden imam ve
müezzinin Hanefî mezhebinden olması/şartı aranmaktadır.
Medresenin bir kütüphanesi olduğu, mütevelli ve nazırın her yıl vakıf gelirlerinden kitap
satın aldığı, bu kitapların belirli bir ücret karşılığında ödünç verildiği, öğrencilerin ya da
kullanıcıların kitabı geri getirdiklerinde alınan paranın iade edildiği bilgisi mevcuttur (Turan,
1947). Örnekte kütüphane- kitaplar- okuyucu ilişkisinin günümüz uygulamaları ile örtüşmesi
ilginçtir. Bu kütüphanenin medreseden günümüze kalan tek mekânlı ve kubbe ile örtülü birim
olabileceğini düşünmekteyiz.
Vakfiyede medreselerdeki ders, ibadet ve temizlik mekânlarının aydınlatılmasında bezir
ve mumların kullanıldığı, ısıtmada ise odun yakıldığı belirtilmiştir. O dönemde kandil ve
ramazan akşamları gibi özel günlerde mekânların mumlarla aydınlatılması, mumun lüks bir
aydınlanma aracı olduğuna da işaret etmektedir.
Medresedeki mütevelli, nazır, eğiticiler, öğrenciler, kütüphaneci, imam, müezzin ve ferraş
gibi görevlilere ödenecek maaşlar vakfiyede belirli bir kurala bağlanmıştır. Yıllık olarak
mütevelliye 400, nazıra 300, müderrise 800, muide 240, imama 200, müezzine 100 dinar,
ferraşa ise aylık 5 dinar ödeneceği belirtilmiştir. Özellikle öğrencilere ödenen paranın yanı sıra
ramazan gibi özel günlerde koyun satın alınması, tatlı pişirilmesi ve ekmek verilmesi de dikkat
çekmektedir (Turan, 1947).
Şemseddin Altun Aba Medresesi’nin vakıf gelirleri arasında, çevresindeki han ve çok
sayıda dükkân ile Konya çevresinde bulunan birçok arazi ve köyler de yer alır.
Ortaçağ’da Anadolu’nun Eğitim Mekânları: Selçuklu Medreseleri- Darüşşifalarından Örnekler
433
Tablo 2: Konya Şemseddin Altun Aba Medresesi’nin Vakfiyesinden Edinilen Bilgiler
Eğitim
Alanı
Öğretim Yılı Haftalık
Ders
Günleri
Öğrenci
Sayısı/ Niteliği
Müderris
Sayısı/
Niteliği
Muid
Sayısı/
Niteliği
Diğer Görevliler
Dini
İlimler
5 yıl – 38 Öğrenci,
Hanefî/
Şafii Mezhebi
olabilir.
1 Müderris,
Hanefî
Mezhebi
Şartı.
1 Muid,
Hanefî
Mezhebi
Şartı.
Mütevelli,
Divan Kâtibi,
Nazır,
Hanefî
Mezhebinden İmam
ve müezzin.
Kütüphaneci,
Ferraş/Temizlik
yapan.
Bu bilgilerin dışında vakfiyede “Medreset-us-Sultaniye” olarak tanımlanan Şemseddin
Altun Aba Medresesi’nden önce inşa edilmiş, Konya’nın ilk eğitim yapısından söz edilmesi
önemlidir (Turan, 1947).
Konya’daki Selçuklu döneminin ilk medreselerinden biri olan Şemseddin Altun Aba
Medresesi’nin o yıllardaki kullanımı hakkında bazı bilgiler mevcuttur. Medresenin inşasından
sonra Selçuklu sultanı I. Alaeddin Keykubad döneminde (1220- 1237) Larende/Karaman’dan
Konya’ya gelen Mevlana Celaleddin Rumi’nin babası Bahaeddin Veled’in bu medreseye
indiğini ve eğitim verdiğini öğrenmekteyiz (Ahmet Eflâkî, 1973a). Keykubad’ın kendi sarayında
ağırlamak istediği Bahâeddin Veled, sultana (Ahmet Eflâkî, 1973a, ss. 122- 123); “İmamlara
medrese, şeyhlere hânakah, emirlere saray, tüccarlara han, başıboş gezenlere zaviyeler,
gariplere kervansaraylar münasiptir” dedikten sonra Altun Aba Medresesi’ne inmiş ve burada
müderrislik yapmıştır. Kuşkusuz ki medrese o dönemde Mevlevilerin toplandığı ve öğretilerini
paylaştıkları bir yer olmuştur. Bugünkü Mevlana Dergâhı’na giden yol üzerinde bulunan Altun
Aba Medresesi o dönem Konya’sı için halkın kaynaştığı ve kucaklaştığı önemli noktalardan
biridir. Konya’daki Şemseddin Altun Aba Medresesi Selçuklu dönemini izleyen
Karamanoğulları ve Osmanlı dönemlerinde de eğitimini sürdürmüştür. Medresenin
13.Yüzyıldan- 20. Yüzyılın başına (yaklaşık1907 yılı) kadar kullanıldığını kaynaklardan
öğrenmekteyiz (Turan, 1947; Atçeken, 1998; Konyalı, 2007).
2.2. Kayseri Gevher Nesibe Darüşşifası- Tıp Medresesi
Kayseri’de Hacı İkiz Mahallesi’nde yer alan yapı topluluğu darüşşifa/hastane, bitişiğinde
tıp medresesi ile medresenin içindeki türbeden oluşur. Darüşşifa, taç kapısı üzerinde bulunan
kitabesine göre 602 H. /1205-1206 M. yılında Selçuklu sultanı I. Gıyaseddin Keyhüsrev
tarafından kız kardeşi Gevher Nesibe’nin vasiyeti üzerine yaptırılmıştır (Akok, 1968; İnan,
1969; Kuran, 1969; Sözen, 1970; Sipahioğlu, 198; Yinanç,1985; Cantay, 1992; Şaman Doğan,
2012a; Şaman Doğan, 2012b). Kitabede hastaneden “Maristan” olarak söz edilmektedir. Kayseri
Gevher Nesibe Darüşşifası ve Tıp Medresesi Selçuklu döneminin günümüze ulaşan en erken
tarihli hastanesi ve tıp medresesidir.
Anlatılara göre Gevher Nesibe, hasta yatağında iken ağabeyi Sultan I. Gıyaseddin
Keyhüsrev’ den kendisi için bir hastane yaptırmasını vasiyet etmiştir (İnan, 1969; Sipahioğlu,
1981). Gevher Nesibe, Selçuklu sultanı II. Kılıç Arslan’ın kızı, I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in kız
kardeşidir. Keyhüsrev’in ikinci kez Selçukluların başına geçtiği ilk yıllara rastlayan kız
kardeşinin amansız hastalığı (verem) sürecinde yaşanan duygusal bir ortamda bu hastane ve tıp
medresesini inşa ettirmiştir.
Bitişik/iki ayrı yapı olarak kurgulanan Hastane ile Tıp Medresesi açık avlulu, avluları dört
yönden revaklı, dört eyvanlı ve tek katlı plan tipindedir. Örnekte ayrı avlulara, revaklara,
eyvanlara ve diğer birimlere sahip darüşşifa ve medrese, içten avlularının kuzeyindeki bir
koridor ile birbirlerine bağlanmıştır. Darüşşifanın batısında bugünkü hastanelerde olduğu gibi bir
434 Nermin Şaman Doğan
koridor çevresinde sıralanmış, kareye yakın dikdörtgen planlı eş büyüklükte dokuz mekân/hasta
odası bulunur (Cantay, 1992). Büyük olasılıkla bu bölüm, bimarhane/akıl sağlığı ünitesi olarak
kullanılmıştır. Birbirine bitişik eş planlı yapılardan darüşşifa/hastane daha büyük tutularak
vurgulanmıştır.
Hastanenin ilk kadrosunda biri başhekim olan 2 hekim, 1 cerrah, 1 göz doktoru, 1 eczacı
ve 1 idarecinin olduğu, hastanenin yapıldığı yıllarda Konyalı Hekim Ebubekir’in Kayseri’de
görev aldığı ve başhekimlik yaptığı bilinmektedir. Bu sırada Konya’da başhekimlik yapan
Ekmelüddin Müeyyed ile Kayseri’de çalışan hekim Ebubekir’in iletişim içinde oldukları bilgisi,
sağlık kuruluşlarının başkent Konya’dan idare edildiğini de göstermektedir (İnan, 1969; Gürkan,
1972; Kâhya, 1990).
2.3. Sivas I. İzzeddin Keykavus Darüşşifası
Sivas’taki I. İzzeddin Keykavus Darüşşifası şehir merkezinde eski Tokat Caddesi
üzerinde, bugünkü Medreseler Sokağı’nda bulunmaktadır (Cevdet, 1938; Bilget,1990).
Darüşşifanın karşısına elli dört yıl sonra Çifte Minareli Medrese ile kuzeydoğusuna Buruciye
Medresesi yaptırılarak bu bölge eğitim alanına dönüştürülmüştür. Keykavus Darüşşifası
günümüze ulaşan en büyük boyutlu Selçuklu hastanesi/tıp medresesidir.
Darüşşifanın taç kapısında basık kemerli kapının üzerinde sülüsle yazılmış tek satırlık
kitabede “…Keyhüsrev oğlu Ebû’l-Feth Keykâvus, bu dâru’s-sıhhanın inşasını 614 H. yılında
emretti” bilgisi yer alır. Kitabesinde “darüssıhha” olarak tanımlanan yapı, 1217- 1218
tarihlerinde Selçuklu Sultanı I. İzzeddin Keykavus tarafından yaptırılmıştır (Çetintaş, 1953;
Bayat, 2006; Koca, 2006; Şaman Doğan, 2012b).
Sivas I. İzzeddin Keykavus Darüşşifası’nın vakfiyesi günümüze ulaşan tek sultan
vakfiyesidir. 617 H./1220 M. yılında Keykavus tarafından düzenlenen vakfiyede özellikle
darüşşifanın çevresindeki yapılar, kentin fiziksel dokusu, mütevellinin kimliği, doktorların
niteliği ile diğer görevli kişiler hakkında bilgiler verilmiştir (Cevdet, 1938; Yinanç,1985).
Özellikle vakfiyede (Cevdet, 1938, ss, 37- 38);
“…Selçukiye evkafı için büyük, âlim, âdil emir, Üstadüddar (darüssaade ağası) ve
hazinedar Ferruh bin Abdullah’ı mütevelli ve Nazır tayin etmiştir. Üstadüddar darüşşifa
evkafını isterse bizzat, isterse naibi vasıtası ile idare eder. Arzu ettiği adamı tavkil
edebilir. Ne zaman isterse vekâletten azleyliyebilir. Bu bapta hiç kimsenin itirazına
hakkı yokdur. Gerek umum evkafla, gerek işbu darüşşifa evkafında tasarruf, ona
bırakılmıştır. Hazık, rahim, akranına faik tecrübeli, ahlâkı mühezzep şarlatanlıktan uzak
hekimlerin göz hekimlerinin (kehhallar) darüşşifada ikamet eden Salih cerrahların
maaşatını o tesbit eder” bilgileri yer alır.
Bu vakfiyede mütevelli ve nazır olarak Ferruh bin Abdullah’ın görevlendirildiği, usta,
merhamet eden, deneyimli, ahlaklı, şarlatanlıktan uzak göz hekimleri ile darüşşifada
kalan/ikamet eden cerrahlardan söz edilmektedir. Darüşşifanın idaresi, görevlileri, bunlara
ödenen maaşlar, vâkıfın gelirleri ve dağıtımı konusunda mütevellinin çok yetkin olduğu açıkça
belirtilmiştir. Vakfiyede vakıf şartlarının değişmemesi gerektiği, bu konuda kuralları bozan ya
da değiştiren kişilerin Allah tarafından cezalandırılacağı vurgulanmaktadır (Cevdet, 1938).
İzzeddin Keykavus Darüşşifası doğu- batı yönünde dikdörtgen planlı, açık avlulu, avlusu
üç yönden revaklı, dört eyvanlı ve tek katlı plan şeması gösterir. Güneydeki eyvan Keykavus’un
türbesine dönüştürülmüştür. Bazı araştırmacılar Kayseri örneğindeki gibi
darüşşifanın/hastanenin bitişiğinde bir tıp medresesi bulunduğunu ileri sürmektedir (Çetintaş,
1953; Sözen, 1970; Gürkan, 1972; Bilget, 1990). Yapılan kazı çalışmaları sonucunda yapının
yalnızca darüşşifadan oluştuğu belirlenmiştir (Tuncer, 1979; Cantay, 1992; Cantay 2006). Bu
nedenle Sivas Keykavus Darüşşifası’nda/tıp medresesi- hastane işlevi birlikte yürütülmüştür.
Ortaçağ’da Anadolu’nun Eğitim Mekânları: Selçuklu Medreseleri- Darüşşifalarından Örnekler
435
2.4. Konya Sırçalı Medrese
Sırçalı Medrese Konya ili, Meram ilçesi, Gazi Alemşah Mahallesi, Sırçalı Caddesi
üzerinde bulunmaktadır.
Konya Sırçalı Medrese’nin doğu cephe eksenindeki taç kapısında bani- yapım kitabesi ile
ana eyvan kemerinde sanatçı adını veren ikinci bir kitabe vardır. Taç kapıda basık kemerli giriş
kapısının üzerinde Arapça sülüsle yazılmış, yedi satırlık inşa kitabesi bulunur. Bu kitabeden
medresenin II. Gıyaseddin Keyhüsrev (1237- 1246) döneminde 640 H./1242- 1243 M. yılında
“Bedreddin Muslih” tarafından Hanefi mezhebine göre hareket eden fıkıh âlimleri ve talebeleri
için yaptırıldığı okunmaktadır (Huart, 1895; Akok, 1969a; Kuran, 1969; Duran, 2001; Erdemir,
2002b). Medreseyi yaptıran Bedreddin Muslih Selçuklu Sultanı II. Alaeddin Keykubad’ın (1249-
1254) lalası/atabeyidir (İbn Bibi, 1996b).
Bu kitabe medresedeki eğitim türü, eğitici ve öğrencilerde aranan özellikleri belirtmesi
açısından ilginçtir. Örnekte daha medreseye girmeden kapısının üzerine “Hanefî mezhebine
uygun fıkıh âlimleri ve talebeleri için yaptırıldı”, ifadesinin yazılması, yapının Fıkıh/İslam
hukuku eğitimi vereceği ve yalnızca Hanefî mezhebinden olanlara hizmet edeceğini
açıklamaktadır.
Medresenin ana eyvan kemerinin iç yüzeyinde ikinci bir kitabe mevcuttur. Bu kitabeye
göre çini ustası “Muhammed bin Muhammed bin Osman el-benna’el-Tusî” dir. Tuslu
Muhammed’in yapının hem mimarı, hem de çini ustası olduğu kabul edilmektedir (Akok, 1969a;
Meinecke, 1968; Sönmez, 1989; Bayburtluoğlu, 1993).
Sırçalı Medrese doğu- batı yönünde dikdörtgen planlı, açık avlulu, avlusu üç yönden
revaklı, iki eyvanlı ve iki katlı bir yapıdır. Doğu- batı yönünde dikdörtgen planlı avluyu kuzey
ve güneyinde simetrik dizilen dörderden sekiz, batıda eksende ana eyvan (mescit) ile bitişiğinde
kare planlı ve kubbeli dershane odaları, doğuda eksende giriş eyvanı ile bitişiğindeki ikişer
mekân kuşatır. Giriş eyvanının kuzeyine bitişik Bedreddin Muslih Türbesi yer alır. İkinci katta
öğrenci odaları, bölüntüsüz doğu- batı yönünde dikdörtgen planlı koridorlara dönüşmüştür.
Sırçalı Medrese, Konya’daki iki katlı tek medrese örneğidir. Yapı iki katta dağılan öğrenci
odaları, dershane odaları, mescit, türbe gibi birimleri içeren kurumsal kimliği ile Konya’nın en
fazla öğrenciye sahip medreselerinden biri olmalıdır.
2.5. Konya Karatay Medresesi
Yapı, Konya’nın merkezinde İç Kale’nin dışında, Alâeddin Tepesi’nin kuzeyindeki
Akıncı Mahallesi’nde yer alır.
Medresenin yapım kitabesi ile vakfiyesi bulunmaktadır. Yapı taç kapısı üzerinde yer alan
sülüsle yazılmış tek satırlık kitabesine göre 649 H./1251-1252 M. yılında II. İzzeddin Keykavus
döneminde Karatay tarafından yaptırılmıştır (Akok, 1969b; Kuran, 1969; Sözen, 1970; Konyalı,
2007; Duran, 2001; Erdemir, 2002a ). Kitabede adı geçen Selçuklu veziri Emir Celaleddin
Karatay Selçuklu döneminin önemli devlet adamlarından biridir.
Celaleddin Karatay’ın vakfiyesi inşa ettirdiği kervansaray, medrese ve darü’l-süleha
hakkında bilgiler vermektedir. Medrese vakfiyesinin ilki 651 H./1253 M. yılında düzenlenmiş,
652 H./1254 M. ve 660 H./1261 M. tarihlerinde bu vakfiyeye ek yapılmıştır (Turan, 1948).
Medrese kapalı avlulu, tek eyvanlı ve tek katlıdır. Avlunun kuzey ve güneyinde
dikdörtgen planlı öğrenci odaları ile ana eyvanın güneyine bitişik türbe yer alır.
Dini ilimlerin okutulduğu medresede fâkih ve mülâzım olarak iki gruba ayrılan
öğrencilerin sayısı belli değildir (Tablo 3). Fâkih fıkıh ilmi uzmanı, mülâzım ise stajer, son sınıf
öğrencisi ya da diplomasını almış öğrencileri tanımlamaktadır. Salı ve cuma günleri dışında 5
436 Nermin Şaman Doğan
gün eğitim yapılan Karatay Medresesi’nde, eğitimcilerden müderris ve muidin Hanefî
mezhebinden olması konusunda katı bir kural vardır. Buna karşın medresede okuyan öğrenciler
ile imam, müezzin, hafız gibi din görevlilerinin dört mezhepten (Hanefî, Hanbeli, Maliki, Şafiî)
birinden olabilecekleri açıklanarak hoşgörülü bir tutum sergilenmiştir (Turan, 1948).
Öğretim kadrosunda müderrislerin şeriat, hadis, usul, furû, hilâf gibi dini ilimlerde ders
vermenin dışında, mütevelli ile birlikte öğrencilerin, imamın, müstahdemlerin alınmaları, tayin
edilmeleri ve maaşlarının ödenmesi konusunda görev yapacakları anlatılmaktadır. Ayrıca
müderrise yardımcı bir muid bulunmaktadır. Medresedeki görevliler ile öğrencilerin maaşları
vakıflardan elde edilen gelirlerden ödenmektedir. Bu vakıfların gelirleri öncelikle zorunlu
giderler (yiyecek, aydınlatma için yağ ve mum vb.) için ayrılmıştır. Geri kalan gelirin on hisseye
ayrıldığı, bunun bir hissesinin müderrise, bir hissesinin mütevelliye, yarım hissenin muide,
yarım hissenin kapıcıya ve ferraşa verildiği belirtilmiştir. Vakfın gelirinden kalan yedi hisse ise
öğrenciler ve dört imama tahsis edilmiştir (Turan, 1948).
Karatay Medresesi’nde eğitim ve öğretim giderlerinin çoğu Konya ve çevresinde bulunan
vakıfların gelirleriyle karşılanmaktadır (Turan, 1948).
Tablo 3: Konya Karatay Medresesi Vakfiyesinden Edinilen Bilgiler
Eğitim
Alanı
Öğretim
Yılı
Haftalık
Ders
Günleri
Öğrenci
Sayısı/
Niteliği
Müderris
Sayısı/ Niteliği
Muid Sayısı/
Niteliği
Diğer Görevliler
Dini
İlimler - 5 gün
Salı ve
Cuma hariç.
Sayı
bilinmiyor.
Dört mezhepten
olabilir.
1Müderris,
Hanefî
Mezhebi
Şartı.
Dini
ilimlerde
uzman olmak.
1 Muid,
Hanefî
Mezhebi
Şartı.
Dini
ilimlerde
uzman
olmak.
Mütevelli/
Nazır,
Divan Kâtibi, - İmam,
Müezzin,
2 Hafız,
Dört mezhepten
olabilir.
Müstahdem,
Kapıcı,
Ferraş.
- yüzyılın ikinci yarısında Hz. Mevlana ve ailesinin Konya’da etkin olduğu süreçte
Mevlana ve çevresindeki müritlerin Karatay Medresesi’nde kitap okuması ilgili bilgilerin
paylaşılması medresedeki eğitimin çeşitliliğini göstermektedir (Ahmed Eflâkî, 1973b).
Bugün elimizde yeterli kanıt olmasa da medresenin mimarisi ve süslemeleri astronomi
eğitimi için ideal bir ortam sunmaktadır. Yapıda yaklaşık kare planlı avlu, avlunun ortasında
havuz, avluyu örten kubbenin orta bölümünün (havuzun dikey aksında) açık olması, kubbe
yüzeyinin kozmolojik bir sayı olan yirmi dört kollu yıldızlarla (firuze ve siyaha yaklaşan
çinilerle) süslenmesi astronomi eğitimi için uygun düzenlemelerdir.
Karatay Medresesi’nin giriş kapısında söveler ve lentonun yüzeyine birçok Hadis, yapının
avlusunda kubbeye geçişi sağlayan dört köşe üçgeninden her birinin yüzeyine dört peygamber
(Davud, Musa, İsa, Muhammed) ve dört halifenin (Ebubekir, Ömer, Osman, Ali) adları
yazılmıştır (Konyalı, 2007). Bu yazılar medresede okutulan dini ilimler ve medreseyi yaptıran
Selçuklu veziri Celaleddin Karatay’ın hoşgörülü yaklaşımına gönderme yapmaktadır.
Bu medresenin Selçuklu Sarayı’na yakın konumlanması özellikle yönetici sınıfa eleman
yetiştirmek amacıyla kurgulandığını akla getirmektedir. Yapıyı inşa ettiren Selçuklu veziri
Celaleddin Karatay’ın dönemin sultanları ile siyasi ve sosyal ilişkileri düşünüldüğünde bu amaca
hizmet etmiş olabilir. Medresenin Sarayın yakınındaki Alaeddin Camii’nin kuzey taç kapısı ile
benzer kurgulanan taçkapısı da bu bağlantıyı desteklemektedir.
Ortaçağ’da Anadolu’nun Eğitim Mekânları: Selçuklu Medreseleri- Darüşşifalarından Örnekler
437
2.6. Sivas Gök Medrese
Sahip Ata Medresesi adıyla da bilinen yapı, Sivas’ın merkezinde Kaleardı Mahallesi’nde
yer almaktadır.
Medresenin inşa kitabesi ve vakfiyesi bulunmaktadır (Bayram ve Karabacak,1981). Yapı
taç kapısı üzerinde yer alan sülüsle yazılmış tek satırlık kitabesine göre 1271 yılında Selçuklu
veziri Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından inşa edilmiştir (Uğur ve Koman, 1934, Kuran, 1969;
Sözen, 1970; Bilget, 1989; Rıdvan Nafîz ve İsmail Hakkı, 2005). Taç kapının sütunceleri
üzerindeki kitabe, mimar Kalûyan el- Konevi’nin adını vermektedir. Ayrıca medresenin mescit
kapısının üzerine “ibadetlerin en üstünü fıkıh öğrenmektir” yazılması yapıdaki eğitime vurgu
yapmaktadır (Rıdvan Nafiz ve İsmail Hakkı, 2005, s. 134). Medresenin vakfiyesi 663 H./1264
M. yılında düzenlenmiş, 664 H./1265 M. ve 679 H./ 1280 M. yıllarında ekler yapılarak 1280
tarihinde tek vakfiyeye dönüştürülmüştür. Bugün Ankara Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’nde
592 numaralı 100-103 sayfalarda 9. Sırada kayıtlı olan vakfiye 1899 yılında özgününden kopya
edilmiştir (Bayram ve Karabacak, 1981; Durukan, 1997).
Doğu- batı yönünde dikdörtgen planlı medrese açık avlulu, avlusu iki yönden revaklı,
dört eyvanlı ve tek katlı bir yapıdır (Kuran, 1969; Sözen, 1970; Bilget, 1989). Avlunun kuzey ve
güneyinde altışar öğrenci odası yer alır. Giriş eyvanının kuzeyinde mescit bulunur. Medresenin
taç kapısı çifte minareli düzenlenmiştir.
Sivas Gök Medrese’nin vakfiyesi medresenin eğitimi konusunda kapsamlı bilgiler
içermektedir (Tablo 4). Fıkıh eğitimi yapılan medresede öğrenci sayısının 20 olduğu, 5 öğrenci
bekâr, 5 öğrenci fıkıhta üstünlük sağlamış, 5 öğrenci ise başlangıç düzeyinde/eğitime yeni
başlayan olarak gruplanmıştır (Bayram ve Karabacak, 1981). Geriye kalan 5’ i için bilgi
verilmemiştir. İleri düzeydeki beş öğrencinin diğer öğrencilerin eğitimi için yardımcı olacağı,
bekâr öğrencilerin gece ve gündüz medresede kalmaları, evli öğrencilerin haftada iki gün,
isterlerse daha fazla medresede kalabilecekleri, medresenin her mezhepten öğrenciyi kabul ettiği
belirtilmiştir.
Vakfiyede müderrisin fıkıhta ve hilâfet ilminde yetkin, Şafiî mezhebinden olması zorunlu,
Şafiî bir müderris bulunamazsa, geçici olarak/bulununcaya kadar Hanefî bir müderrisin
görevlendirilebileceği açıklanmıştır. Medresede iki muid ile fukahanın ve sabah ve akşam
müzakere yolu ile dersleri tekrarlanması için hazır bulunacağı açıklanmıştır (Bayram ve
Karabacak, 1981).
Medrese görevlilerine aylık maaş/gümüş dirhem ve buğday ekmeği vb. yiyecek ödendiği
anlaşılmaktadır. Örnek olarak müderrise aylık 150 gümüş dirhem ve bir batman buğday ekmeği,
Şafiî ve Hanefî olan iki muidten her birine ayda 50 gümüş dirhem ve yarım batman ekmek, aynı
şekilde öğrencilere kademeli olarak para ve yiyecek verildiği izlenmektedir. İslam hukukunu iyi
bilen beş kişiden her birine ayda 20 dirhem, üçer okka ekmek ve koyun eti, beş araştırmacı
fukahadan her birine ayda 15 dirhem, her gün üç okka ekmek, beş fakihden her birine aylık 10
dirhem ve her gün üç okka ekmek, yeni başlayan beş öğrenciden her birine ayda 8 dirhem ve her
gün üç okka ekmek verilmesi karara bağlanmıştır (Bayram ve Karabacak, 1981).
Medresenin yakınında olduğu belirtilen darü’z ziyafet/imaret/aşevinde bayram, kandil ve
ramazan ayının cuma geceleri gibi önemli günlerde çeşitli yemekler pişirilmesi, ballı kadayıf
alınması, müderris, iki muid, fukaha, nakib ve öğrencilerin kendilerini temyiz eden kıyafet
giymeleri gibi konularda bilgiler verilmiştir. Ayrıca bu gecelerde medresedeki müezzinlerden
birinin minarenin şerefesine çıkarak aldığı sıcak pideleri ihtiyacı olan yoksullara
atması/bırakması şart koşulmuştur. Medrese görevlileri ile çalışanlar için aydınlatmada kandilmum, mutfak ve ısınmada kullanılan odun ihtiyaçlar arasında sayılmıştır.
438 Nermin Şaman Doğan
Vakfiyenin sonunda medreseye gelir sağlayan çoğu Sivas çevresindeki vakıfların listesi
verilmiştir. Özellikle medresenin kullanımı, geleceği, yaşatılması ve onarılması için vakıflardan
sağlanan gelirlerin dağılımı sunulmuştur.
Tablo 4: Sivas Gök Medrese Vakfiyesinden Edinilen Bilgiler
Eğitim
Alanı
Öğretim
Yılı
Haftalık
Ders
Günleri
Öğrenci
Sayısı/
Niteliği
Müderris
Sayısı/
Niteliği
Muid
Sayısı/
Niteliği
Diğer
Görevliler
Dini
İlimler
Fıkıh
- – 20
Öğrenci,
Dört
Mezhep
olabilir.
1 Müderris
Şafiî mezhebi
olması zorunlu.
Şafiî yoksa
Hanefî
Mezhebinden
geçici olarak
görev yapabilir.
2 Muid
Şafiî mezhebi
olması zorunlu.
3 İmam ve
2 Müezzin
Şafiî mezhebi
olması zorunlu.
Kütüphaneci,
Kapıcı,
Ferraş,
Bu vakfiyede medresedeki eğitim- öğretimin yanı sıra, Sivas şehrinin fiziksel gelişimi ile
dönemin siyasi, sosyal ve kültürel yaşamından kesitler anlatılmıştır. Türk tarihinde Selçuklular
ile Moğollar arasında 1243 yılında yapılan Kösedağ Savaşı Selçukluların yenilgisiyle
sonuçlanmış, bu tarihten sonra Selçukluların dağılma ve yıkılma süreci başlamıştır (İbn Bibi,
1996b; Turan, 1984). Anadolu’da Moğolların hâkimiyetiyle/ yönetimiyle başlayan acımasız
süreçten en çok etkilenen, yağmalanan şehirlerden biri Sivas olmuştur. Gök Medrese’yi yaptıran
Selçuklu veziri Sahip Ata Fahreddin Ali incelediğimiz vakfiyede bu döneme gönderme yaparak
eğitim kurumlarının gerekliliği ve önemini anlatmaktadır;
“Öyle ki kılınç kemiyet ve keyfiyet hududundan çıkmış, ulemanın yokluğu ile âlem yok
olmaya, Allah’tan korkan kişilerin inkırazı ile güzel huylar munkariz olmaya, evliyanın
yokluğu ile muhkem bir bağ olan ilim müesseseleri harap olmaya yüz tutmuş ve ilmin
pazarı dağılmış, şimşekleri yağmursuzlaşmış, yarıkları, gedikleri büyümüş, açılmış.
Çünkü parlak ve şaşalı milletin, memleketleri mütecaviz kafir eller istilâ etmiş, nihayet
medreseler, mabetler harap, âlimler, âbidler helâk ve turab olmuş. Hal böyle olunca
ilmin düştükten sonra bayraklarını kaldırmayı, şer’in yıkıldıktan sonra esaslarını
yükseltmeyi, eserlerini belirsiz olduktan sonra, meydana çıkarmayı arzu ve ihtiyar etti”
(Bayram ve Karabacak, 1981, s. 53).
Vakfiyeden aktardığımız bu metinden anlaşılıyor ki, Sahip Ata bu medreseyi yaptırarak,
Selçukluların varlığı/gücünü göstermeyi, yıpranan ilim kurumlarını canlandırmayı, toplumda
kaybolan bazı sosyal değerlerin kazanılmasını sağlamayı amaçlamıştır.
- yüzyılın sonunda Sivas Gök Medrese’de dini ilimler dışında, astronomi eğitiminin de
verildiğini kaynaklardan öğrenmekteyiz (Fazlıoğlu, 2001). Özellikle Selçuklu döneminde
matematik ve astronomi konusunda önemli eserler yazan Kutbüddin Şirazi ’nin (ö.1311) Konya,
Malatya ve Sivas şehirlerinde kadılık, Gök Medrese de ise müderrislik yaptığı belirtilmektedir.
Şirazi ‘nin Anadolu’da/Gök Medrese’nin müderrisi olduğu yıllarda yazdığı ve öğrencilerine
okuttuğu astronomi kitapları önemli bilimsel çalışmaları arasındadır (Fazlıoğlu, 2001). - DEĞERLENDİRME VE SONUÇ
Medrese ve darüşşifa örneklerinin gelişimi toplumun sosyal yaşamı, dini inançları,
yöneticileri, devlet adamları, eğitim politikası ve kurumlar ile yakından ilişkilidir. Selçuklu
devleti de Büyük Selçukluların bir devamı olarak Sünnî İslam’ı benimsemiştir (Ocak, 2006a).
Bu bağlamda medreselerde eğitim dilinin Farsça olması da geleneğin devamlılığına dikkat
çekmektedir. Medreselerin eğitiminde öğrenci, eğitici/müderris ve muid ile imam ve müezzin
gibi din görevlilerinin seçimi, atanması gibi tercihlerde Selçuklu dünyasının Sünnî İslâm
geleneği etkili olmuştur. Selçuklu döneminde Sünnîliğin Hanefî kolu Anadolu’nun her
Ortaçağ’da Anadolu’nun Eğitim Mekânları: Selçuklu Medreseleri- Darüşşifalarından Örnekler
439
bölgesinde, Şafiilik ise daha çok Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaygındır (Ocak,
2006a; Ocak, 2006b). İncelediğimiz Konya’daki Şemseddin Altun Aba, Sırçalı ve Karatay
medreselerinde özellikle müderris ve muidin Hanefî mezhebinden olması şart koşulurken, Sivas
Gök Medrese’de müderris, muid gibi eğiticiler ile imam ve müezzin gibi din görevlilerinin de
Şafiî mezhebinden olması istenmiştir.
Selçuklu döneminin yükseköğretim kurumları olan medreselerde yönetici sınıfın
yetiştirilmesi amaçlanmış, öğrenci sayılarının 15- 40 kişi arasında değiştiği belirlenmiştir. Konya
Karatay Medresesi vakfiyesinde 20 olarak verilen öğrenci sayısının sadece medresede yatılı
kalanları ifade ettiği belirtilerek, evlerinde kalan öğrencilerle birlikte bu sayının daha fazla
olabileceğine dikkat çekilmiştir. Kanımızca medreselerdeki avlu, öğrenci odaları, eyvan (yazlık
dershane), kışlık dershane, kütüphane, imaret, mescit, türbe gibi mekânsal dağılıma bakıldığında
daha çok öğrenciye hizmet etmiş olmalıdır. Konya Şemseddin Altun Aba Medresesi’nde 38
öğrencinin okuduğu belirtilmiş, medrese Mevlana ve ailesinin Konya’ya gelişiyle birlikte
dönemin bilginlerinin/düşünürlerinin toplandığı bir yere dönüşmüştür. 13. Yüzyılın ikinci
yarısında Anadolu’da inşa edilen büyük boyutlu medreselerin varlığı öğrenci sayılarının fazla
olabileceğini düşündürmektedir. Başkent Konya’da Selçuklu Sarayı’nın bulunduğu İç Kale’nin
dışında, sarayı görecek şekilde konumlanan Selçuklu vezirlerinden Celaleddin Karatay’ın 1251-
1252 yılında Karatay Medresesi’ni, Sahip Ata’nın yaklaşık 1264 tarihinde İnce Minareli
Medrese’yi/Darülhadisi inşa ettirmesi çok özeldir (Erdemir, 2002a; Erdemir, 2007; Tuncer,
1986; Konyalı, 2007). Devlet- Saray- Vezirler ve yaptırdıkları medreseler siyasi- sosyal yaşama
ilişkin izler taşır. Özellikle Sivas’ta üçü de 1271 yılına tarihlenen Gök, Buruciye ve Çifte
Minareli medreselerin varlığı, şehirde çok sayıda medrese öğrencisinin olduğuna ve dini
eğitimin çeşitliliğine işaret etmektedir (Tuncer, 1986). İlhanlı veziri Cüveyni’nin yaptırdığı Çifte
Minareli Medrese Hadis, Selçuklu veziri Sahip Ata’nın eseri Gök Medrese ise Fıkıh eğitiminin
verildiği medreselerdir. Buruciye Medresesi’nde dini eğitimin niteliği bilinmese de, yapıdaki çok
sayıda ayet, hadis içeren kitabelerin varlığı dikkat çekicidir (Rıdvan Nafiz ve İsmail Hakkı,
2005; Tuncer, 1986; Bilget, 1989).
Eğitim programları çoğunlukla dini ilimlere ayrılmıştır. Genellikle fıkıh/İslam hukuku,
bazı medreselerde ise hadis/Peygamberimizin kutsal sözlerini içeren konular okutulmaktadır. Bu
medreselerdeki eğitim anlayışı, daha çok günümüzün İlahiyat Fakülteleri’ndeki eğitim
programları ile benzerlik göstermektedir. Çoğunlukla müderris ve muidin yönlendirdiği eğitimde
karşılıklı konuşma ve tartışmalar yapıldığı, daha sonra verilen bilgilerin muid tarafından
tekrarlandığı görülmektedir. Selçuklu medreselerinin vakfiyeleri dini ilimlerin öne çıktığını
gösterse de, o dönemde yazılmış astronomi, cebir, matematik, kozmoloji, kimya, coğrafya ve
tarih kitaplarının varlığı pozitif bilimlerin de geliştiğine işaret etmektedir (Fazlıoğlu, 2001;
Kâhya, 1990; Kâhya, 2001).
Dini eğitimin verildiği Selçuklu medreselerinin ilk örnekleri, camilere bitişik yapılmıştır.
Erken dönemde camiler ibadet işlevleriyle birlikte, din bilginlerinin toplandığı, siyasi ve dini
tartışmaların yapıldığı, adli konuların karara bağlandığı toplantı mekânları olmuştur (Can, 1995).
Bağımsız medreselerde ise mescit ve türbe medresenin ya içine ya da bitişiğine yapılmıştır.
Konya Sırçalı Medrese ’de mescit ve türbe, Sivas Gök Medrese’ de mescit, Konya Karatay
Medresesi’nde türbe yapıların içinde bulunur. Türbeler medreseyi yaptıran kişi ya da aile
üyelerinin mezar yapılarıdır.
Eğitim ve Sağlık yapıları içinde incelenen darüşşifalar/hastaneler ve tıp medreseleri
önemli bir gruptur. Kayseri Gevher Nesibe Darüşşifası ve Tıp medresesi örneğinde iki yapının
bitişik tasarlanması, teorik ve uygulamalı tıp eğitimine olanak sunmuştur. Kuşkusuz ki, tıp
medresesi- hastane birlikteliği günümüzün tıp fakültelerine örnek olmuştur.
Selçuklu medreselerini yaptıran sultanlar/hükümdarlar ya da devlet adamlarının çok iyi bir
eğitim gördükleri, Sünnî İslâm terbiyesi aldıkları, Arapça ve Farsçayı iyi bildikleri, tutucu
440 Nermin Şaman Doğan
olmadıkları gözlenmektedir. Selçuklu sultanları Türk, Arap ve Fars ilim ve din adamlarını,
düşünürlerini ve şairlerini etraflarında toplayarak, çeşitli eserler yazdırmışlardır (Kâhya, 1990;
Kâhya, 2001; Ocak, 2006). Bu bağlamda, Selçuklu Sultanlarından I. Gıyaseddin Keyhüsrev ile
oğulları I. İzzeddin Keykavus ve I. Alaeddin Keykubad, Selçuklu vezirlerinden Celaleddin
Karatay ve Sahip Ata Fahreddin Ali dönemin en seçkin ve bilgili devlet adamlarıdır. Selçuklu
döneminin yükselme devrinde sultanlar, Moğolların hâkim olduğu dağılma, çöküş, yıkılış
sürecinde ise vezirler siyasi, sosyal ve kültürel gelişmelere yön vermişlerdir.
KAYNAKLAR
Ahmet Eflâkî. (1973a). Âriflerin menkıbeleri I, T. Yazıcı (Çev.), İstanbul: Hürriyet Yayınları.
Ahmet Eflâkî. (1973b). Âriflerin menkıbeleri II, T. Yazıcı (Çev.), İstanbul: Hürriyet Yayınları.
Akok, M. (1968). Kayseri’de Gevher Nesibe Sultan Darüşşifası ve Sahabiye Medresesi Rölöve ve Mimarisi, Türk
Arkeoloji Dergisi, XVII/1, 133- 184.
Akok, M. (1969a). Konya’da Sırçalı Medrese rölöve ve mimarisi, Türk Arkeoloji Dergisi, 18/1, 5- 35.
Akok, M. (1969b). Konya’da Karatay Medresesi rölöve ve mimarisi, Türk Arkeoloji Dergisi, 18/2, 5- 28.
Aktaş Yasa, A. (2002). 13. Yüzyıl Selçuklu Konya’sında eğitim kurumları, düşünen siyaset bilim tarihi, 16, 117-131.
Altun, A. (1978). Anadolu’da Artuklu Devri Türk mimarisinin gelişmesi, İstanbul: Kültür Bakanlığı Yayınları.
Atçeken, Z. (1998). Konya’daki Selçuklu yapılarının Osmanlı devrinde bakımı ve kullanılması, Ankara: Türk Tarih
Kurumu Yayınları.
Baltacı, C. (1976). XV- XVI. Asırlar Osmanlı medreseleri, İstanbul: İrfan Matbaası.
Bayat. A. H. (2006). Sivas Darüşşifası’nın bilinen ve bilinmeyen kitabeleri, Selçuklular Döneminde Sivas Sempozyum
Bildirileri 29 Eylül- 01 Ekim 2005, (ss. 351- 365),Sivas: Sivas Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü
Yayınları.
Bayburtluoğlu, Z. (1993). Anadolu’da Selçuklu Dönemi yapı sanatçıları, Erzurum: Atatürk Üniversitesi Basımevi.
Bayram, S.- Karabacak, A. H. (1981). Sahip Ata Fahrü’ddin Ali’nin Konya İmaret ve Sivas Gök Medrese vakfiyeleri,
Vakıflar Dergisi, 13, 31-69.
Bilget, B. (1989). Gök Medrese, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.
Bilget, B. (1990). I. İzzeddin Keykâvus Darüşşifası, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.
Can, Y. (1995). İslâm şehirlerinin fiziki yapısı, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları.
Cantay, G. (1992). Anadolu Selçuklu ve Osmanlı darüşşifaları, Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Yayınları.
Cantay, G. (2006). Darüşşifalar, A. U. Peker ve K. Bilici (Ed.), Anadolu Selçukluları ve Beylikler Dönemi Uygarlığı 2,
(s. 313- 335). Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları.
Cevdet, M. (1938). Sivas Darüşşifası vakfiyesi ve tercümesi, Vakıflar Dergisi, 1, 35- 38.
Çetintaş, S. (1953). Sivas Darüşşifası, İstanbul: İbrahim Horoz Basımevi.
Duran, R. (2001). Selçuklu Devri Konya yapı kitâbeleri (inşa ve ta’mir), Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.
Durukan, A. (1997). Anadolu Selçuklu sanatı açısından vakfiyelerin önemi, Vakıflar Dergisi, 26, 25- 44.
Erdemir, Y. (2002a). Karatay Medresesi Çini Eserleri Müzesi, Konya: Konya Valiliği İl Kültür Müdürlüğü Yayınları.
Erdemir, Y. (2002b). Konya Sırçalı Medrese Mezar Anıtları Müzesi, Konya: Konya Valiliği İl Kültür Müdürlüğü
Yayınları.
Fazlıoğlu, İ. (2001). Selçuklular döneminde Anadolu’da felsefe ve bilim (bir giriş), Cogito 29, 152-167.
Gabriel, A. L. (1931). Monuments Turcs D’Anatolie I, Paris: Du Mınıstere Turc De L’Instruction Publique.
Gürkan, K. İ. (1972). Selçuklu hastaneleri, Malazgirt Armağanı, (ss.33- 63). Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.
Huart, C. (1895). Épigraphie Arabe D’Asie Mineure, Paris: Imprimerie Paul Lemaire.
Ortaçağ’da Anadolu’nun Eğitim Mekânları: Selçuklu Medreseleri- Darüşşifalarından Örnekler
441
İbn Bibi. (1996a). El Evamirü’L- Ala’iye Fi’L- Umuri’L-Ala’iye (Selçuk Name), II, M. Öztürk (Haz.), Ankara: Kültür
Bakanlığı Yayınları.
İbn Bibi. (1996b). El Evamirü’L- Ala’iye Fi’L- Umuri’L-Ala’iye (Selçuk Name), II, M. Öztürk (Haz.), Ankara: Kültür
Bakanlığı Yayınları.
İnan, A. (1969). Kayseri Gevher Nesibe Şifaiyesi (H. 602- M. 1206), Ankara: Hacettepe Üniversitesi Yayınları.
Kâhya, E. (1990). Anadolu Selçuklularında bilim, Erdem, 5/13, 63-79.
Kâhya, E. (2001). Anadolu Selçukluları döneminde bilimsel çalışmalardan bazı örnekler, O. Eravşar (Haz.), I.
Uluslararası Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Kongresi, 11-13 Ekim 2000, Bildiriler, (427-438), Konya:
Selçuk Üniversitesi Yayınları.
Koca, S. (2006). Sultan I. İzzeddin Keykâvus, A. Y. Ocak ( Ed.), Anadolu Selçukluları ve Beylikler Dönemi Uygarlığı,
1, (ss. 91- 105). Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları.
Konyalı, İ. H. (2007). Konya tarihi, A. Candan- M. Temizyürek ve Y. Candan (Kit. Tas.), Konya: Memleket Gazetesi
Yayınları.
Kuran, A. (1969). Anadolu medreseleri I, Ankara: Orta Doğu teknik Üniversitesi Yayınları.
Meinecke, M. (1968).Tuslu mimar Osman oğlu Mehmed ve Konya’da 13. yüzyılda bir çini atölyesi, Türk Etnografya
Dergisi, 11, 81- 93.
Ocak, A. Y. (2006a). Türkiye Selçukluları ve İslâm, A.Y. Ocak (Ed.), Anadolu Selçukluları ve Beylikler Dönemi
Uygarlığı I, (ss. 443- 457). Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları.
Ocak, A. Y. (2006b). XIII- XVI. yüzyıllarda Anadolu şehirlerinde dini- sosyal hayat, A.Y. Ocak (Ed.), Anadolu
Selçukluları ve Beylikler Dönemi Uygarlığı I, (ss. 249- 263). Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları.
Rıdvan Nafîz ve İsmail Hakkı. (2005). Sivas şehri, R. Toparlı (Haz.), Sivas: Seyran Yayınları.
Sayılı, A. (1948). Higher education in Medival Islam, The Madrasa, Ankara Üniversitesi Yıllığı/Annales De
L’Universite D’Ankara II (ss.30-71), Ankara: Ankara Üniversitesi Yayınları.
Sipahioğlu, H. (1981). Kayseri Gevher Nesibe Sultan tıp sitesi 1206, Kayseri: Akın Matbaası.
Sönmez, Z. (1989). Başlangıçtan 16. yüzyıla kadar Anadolu Türk- İslâm mimarisinde sanatçılar, Ankara: Türk Tarih
Kurumu Yayınları.
Sözen, M. (1970). Anadolu medreseleri Selçuklular ve Beylikler devri, İstanbul: İstanbul Teknik Üniversitesi
Yayınları.
Sözen, M. (1972). Anadolu medreseleri Selçuklular ve Beylikler devri, İstanbul: İstanbul Teknik Üniversitesi
Yayınları.
Spuler, B. (1988). Selçuklular ve halefleri, H. Aktaş, (Çev.), İslam Tarihi Kültür ve Medeniyeti I (ss.157-167), İ.
Kıllıoğlu (Yay. Yön.), İstanbul: Hikmet Yayınları.
Şaman Doğan, N. (2012a). Kayseri’deki Selçuklu külliyeleri, Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi,
16: 191- 214.
Şaman Doğan, N. (2012b). Selçuklu döneminden iki sultanî külliye (Kayseri Gevher Nesibe ve Sivas I. İzzeddin
Keykavus darüşşifaları), Uluslararası Katılımlı XV. Ortaçağ ve Türk Dönemi Kazıları ve Sanat Tarihi
Araştırmaları Sempozyumu, Anadolu Üniversitesi- Eskişehir, 2011, Cilt I (ss. 299- 308), Eskişehir:
Anadolu Üniversitesi Yayınları.
Tuncer, O. C. (1979). Son kazılar ışığı altında Sivas Şifahanesi planı, I. Milletlerarası Türkoloji Kongresi, 15-20. X.
1973, tebliğler, 3. Türk Sanatı Tarihi, (ss. 911-951), İstanbul: Tercüman Gazetesi ve İstanbul Türkiyat
Enstitüsü Yayınları.
Tuncer, O. C. (1986). Anadolu Selçuklu Mimarisi ve Moğollar, Ankara: Yayınevi ?
Turan, O. (1947). Selçuklu devri vakfiyeleri I. Şemseddin Altun-Aba vakfiyesi ve hayatı, Belleten, XI/11, 197- 235.
Turan, O. (1948). Selçuklu devri vakfiyeleri III. Celâleddin Karatay, vakıfları ve vakfiyeleri, Belleten, XII/12, 17-171.
Turan, O. (1984). Selçuklular zamanında Türkiye tarihi, (2.Baskı), İstanbul: Nakışlar Yayınevi.
Uğur, M. F. ve Koman, M. M. (1934). Selçuk veziri Sahip Ata ile oğullarının hayat ve eserleri, İstanbul: Konya
Halkevi Yayınevi.
442 Nermin Şaman Doğan
Ünan, F. (2006). Anadolu Selçukluları ve Beylikler döneminde eğitim, A. Y. Ocak (Ed.), Anadolu Selçukluları ve
Beylikler dönemi uygarlığı 1 (ss. 389-399), Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları.
Yinanç, R. (1985). Kayseri ve Sivas Darüşşifaları’nın Vakıfları, Belleten, XLVIII/189- 192, 299-307.
Yüksel, H. (2006). Anadolu Selçuklularında Vakıflar, A.Y. Ocak (Ed.), Anadolu Selçukluları ve Beylikler Dönemi
Uygarlığı I, (ss. 309- 325). Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları.
Extended Abstract
This study aims to introduce madrasas that were the educational institutions at tertiary level
during Seljuk period in Middle Age Anatolia. In addition to some studies on madrasas so far, the
connection of education in madrasas with cities have not been well-established, yet. In our study the
importance of education and health will be discussed with the samples selected notably from Konya, the
capital of Seljuk period, Kayseri and Sivas. It is observed that there are numerous madrasas at a large scale
in each of three cities. The educational point of view will be focused relying on four madrasas we have
selected and two madrasah-hospital samples. We can classify madrasas the ones next to mosques,
complexes or independent buildings in terms of their locations. That the first samples of madrasas were
built next to mosques is special to the fact that education is religious.
We can scrutinize the educational institutions in two groups as elementary schools and madrasas
in which special majors were studied. Elementary schools were small buildings in where religious
education was carried out, some of which were within complexes and some of which were located district
praying centers (masjid). Many of these schools were ruined.
In this era, the state took interest in public education and instruction, and especially it had a
certain educational policy guiding religious and social life. Madrasas that specifically gave training in
terms of Islamic beliefs and acted as circulator of these beliefs trained managers to be employed in various
positions in the state. The people who were educated in madrasas guided the community in many aspects.
The individuals who were well-educated in madrasas were the intellectuals of that period.
The first samples of madrasas were believed to be constructed by Ghaznas and then by Nizamü’lMülk, Melih Şah’s vizier in Great Seljuk Era. The early madrasas in Anatolia were in Artuklu and
Danişment culture. Then, the madrasas were built in the other regions of Anatolia as well.
Most of the Seljuk madrasas were built by the palace viziers and the statesmen and very few
samples were constructed by the sultans of the era. The madrasas are the most monumental and prestigious
architectures as well as caravanserais and mosques among Seljuk architectures. Particularly, the madrasas
with double minarets, which were built by the viziers in the late of 13th century, are special samples. These
madrasas are in Konya, Kayseri, Sivas and Erzurum. At the same time, these buildings were the most
important educational foundations of this period.
All of the madrasas were financed by endowed charities in Islamic world and in Anatolia in the
middle age. Within this concept, it is similar to funded universities nowadays. The function of madrasas
relies on certain procedures by endowments in accordance with regulations. Endowments acknowledge
madrasah education and its functions, educational curriculum, the number of students, the duration of
education, teaching staff, other personals, wages, food and the income of the foundation.
We can mention about specialization in a certain field in Anatolian Seljuk madrasas. Madrasas
offer various types of religious education such as darülhadis, darülkurra and darülhüffaz with special
reference to their majors. Besides, the education plays an important role in logic, philosophy, fıkıh,
cosmology, astronomy, mathematics, geometry, algebra and chemistry. Medical madrasas and hospitals
are important buildings in health and education. Some of the hospitals function as both hospitals and
medicine education. Solely, the theoretical and practical educations co-exist. Some medicine madrasas and
hospitals were constructed next to each other and thus integrated.
Müderris, functioning like professors, are ultimately responsible for education and administrative
stuff. More than one müderris work in madrasas in line with the size of the buildings. Muids are the
assistants of müderris. Besides, successful senior students help müderris.
Ortaçağ’da Anadolu’nun Eğitim Mekânları: Selçuklu Medreseleri- Darüşşifalarından Örnekler
443
The needs of all the students in Seljuk madrasas are met by the foundations. Madrasah
endowments explain us that any fees weren’t taken from students, daily needs such as housing and food
were met and some pocket money were given. The number of students range from 15 to 40 according to
the size of madrasas. Some of the students in need stayed in madrasas and others used to go to their
houses.
The Seljuk period madrasas and hospitals consisted of student rooms in a court, iwans (summer
classrooms), classrooms, library, imaret, masjid, and tombs. In the architecture of madrasas, there is a
court with a pool just in the middle or open areas and closed student rooms, and other locations. The court
constitutes the center of madrasas. Places such as libraries and imarets with different functions can be
viewed as pre samples of the universities today.
Kaynakça Bilgisi:
Şaman-Doğan, N. (2013). Ortaçağ’da Anadolu’nun eğitim mekânları: selçuklu medreseleri- darüşşifalarından
örnekler. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi [Hacettepe University Journal of Education], 28(2),
429-443.
Citation Information:
Şaman-Doğan, N. (2013). Educational sites in the middle ages of anatolia: samples of seljuk madrasas and hospitals
[in Turkish]. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi [Hacettepe University Journal of Education],
28(2), 429-443.